18 Kasım 2011 Cuma

Motive çalışanlar rakiplere meydan okuyabilir


Global köyün en sıra dışı hanelerinden birinde yaşıyoruz...
Heyecanımız, karakterimiz futbol anlayışımıza bile yansımış. Dünyanın en iyi teknik direktörünü de getirsek biz onun dilinden o bizim dilimizden anlamayınca olmuyor işte!
Rıdvan Dilmen maçı yorumlarken "Sistem derken mantık derken Hiddink ruhumuzu öldürdü" dedi.
Biz buyuz işte, farklıyız, futbolumuz da iş yapış şeklimiz de farklı bizim. Anlayabilen başarılı oluyor anlayamayan iki kere de göreve gelse başaramayıp gidiyor.
Bir kulüp, bir milli takımı emanet ettik eline yüzüne bulaştırdı çünkü bizi biz yapan ruhu kavrayamadı.

Şirketleri de hep futbol takımlarına benzetirim. En basitinden ikisi de takım oyunudur. Takımın tüm oyuncuları görevini layığıyla yaparsa ortaya bir sinerji çıkar ve başarı da mutlaka ardından gelir. Biri düşse diğeri onu kaldırır, biri aksasa öteki ona destek olur ama nihayetinde o takım amacına ulaşır. Yıldız futbolcular eğer bir takımın parçası ise o takıma şampiyonluk kazandırır. Guti ile Hagi'yi birbirinden ayıran da tam olarak budur. Nice şirket sayabiliriz ki en iyi çalışanları transfer ettiğini düşünmesine rağmen arzu ettiği zirveye bir türlü yaklaşamaz. CEO'larına astronomik paralar ödeyip şirketini batmaktan son anda kurtaran şirketlerin sayısı hiç de az değildir. Yakınlarda HP, CEO'sunu bu nedenle kovmadı mı? Zararın boyutu 60 milyar dolara varınca CEO'yu kapının önüne koyuverdi HP. Şirketiyle bütünleşememiş, ekibini, şirketin dinamiklerini anlayamamış yöneticilerin pek çoğunu da aynı kader beklemiyor mu?

Liderlik ettiği takıma-şirket çalışanlarına kendini benimseten, çekim gücü ile onları etrafında toplayıp onlara güven veren, motive eden yöneticiler aldıkları ücreti son kuruşuna kadar hak eder ve elde ettikleri başarı ile şirketlerini sektöründe liderliğe oynatırlar. Vodafone Türkiye bunun en güzel örneklerinden biridir bana göre. Yabancı CEO ile yola çıkan Vodafone bir süre sonra oyuncu değişikliğinin gerekliliğini fark etti. Onlar da bir bakıma Abdullah Avcı'sını bulunca Hiddink'leri ile yollarını ayırdılar. Bugün Vodafone Türkiye elde ettiği başarı ile yapılanın ne denli doğru bir hamle olduğunu herkese gösterdi. Bu ülke insanı farklı hissediyor, farklı bir tarzda çalışmayı seviyor, dilinden ruhundan anlamadın mı zorlasan da aşı tutmayan ağaç gibi kuruyup gidebiliyor şirketler.



Tıpkı yöneticiler gibi çalışanlar da motive edilirlerse sıradışı işler ortaya koyup rakip şirketlere meydan okuyabilirler. Aksini hiç düşünmeyin bile! Coşkusunu, çalışma isteğini, azmini, heyecanını yitirmiş personelle şampiyonluğa oynamak güzel bir vizyon olabilir ama asla gerçekleşebilir bir hedef değildir. Çok başarılı olan şirket ile sürekli başarıyı arayan şirket arasındaki en önemli fark da budur. Çalışan memnun olduğu koşullarda coşar, sıra dışı işleri ancak o zaman ortaya koyar. Kendisine değer verildiğini, kişisel gelişiminin önemsendiğini, adil bir ortamda performansının takdir edileceğini hissederse kendinden isteneni fazlasıyla yapmaya gayret eder. Çok para çalışanı motive edip, böylesi bir coşkuyu tesis eder mi? Maddiyat önemli olsa da motivasyon için her şey demek değildir. Ben demiyorum bir araştırma söylüyor bunu. Çalışanlarınıza en yüksek ücretleri verseniz de tek başına bu başarıyı getirmiyor. Bu araştırmanın detaylarını bu linkten okumanızı öneriyorum.
İlgili makalede yazar yöneticilere aşağıdaki tavsiyede bulunuyor:

“Çalışanlarınıza öncelikle parayı dert etmeyecekleri ölçüde ödeme yapın, daha sonra onlara kendilerini daha çok öne çıkarmaları, inisiyatif kullanmaları ve kendilerini geliştirmeleri için fırsat yaratın.”

İşin püf noktası da burası işte. Hem maddi hem de manevi anlamda memnun edilmiş, motivasyonu üst düzeyde çalışanlarınız varsa tüm rakiplerinize meydan okuyabilirsiniz. Başka ne yol denerseniz deneyin aksi halde ömrünüz sizi geçen rakiplerinizi anlamakla geçecektir. Türk şirketlerine sorulsa pek çoğu inovasyonun önemine değinecektir. Çalışanlarından bu ortamı esirgeyen, esirgediği için de vaziyeti idare eden çalışanlara sahip olan şirketler mi inovasyon yapıp dünya şirketlerine kafa tutacak Allah aşkına. Madden insanları memnun da etseniz diğeri eksik oldu mu olmuyor. O zaman da çok iyi işleyen bir kamu işletmesinden farkınız kalmıyor. Gittiği yere kadar gidiyor, sonrasında kötü son gerçekleşiyor. Pek çok şirketin hızlı çıkışlarını global başarılarla taçlandıramayıp heyecanını yitirmesinde ve sıradan bir şirket olmasının altında da çalışanlarına bu ideal koşulları tesis edememesi yatıyor.

Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlardan olmayalım. Havalı, süslü püslü laflar etmeyi millet olarak bırakalım. Rakiplere meydan okumak, liderliğe soyunmak istiyorsak kuruşların hesabından vazgeçelim, bol sıfırlı karları getirecek ekipleri kurmaya, onları motive edecek şartları oluşturmaya bakalım. Bunu yapıp da kaybeden şirketi bilmem siz gördünüz mü? En kıymetli değeri olan çalışanlarını umursamayıp açık ara arkadan gelenlerdense ne yazık ki ülkemizde bolca miktarda var. Sıra dışı başarı hikayeleri yok mu onlar da var elbette ama sayısı elin parmaklarını geçmez. Böyle kalırsa dünya markası, milyar dolarlık marka değerleri yaratmak ülkemiz için hayal olmaya devam edecek.

Hiç yorum yok: