11 Ocak 2012 Çarşamba

Yeni Pazarlama Paradigması ve Dijitalleşen Unvanlar

1990'lı yılların sonuydu. Telefon hattı üzerinden çevirmeli ağ bağlantısı ile internete bağlanmaya çalıştığımız günlerdi. İnternet denilen büyülü dünyanın kapıları kapı gıcırtısı misali cız, car, cur sesleri eşliğinde açılıyordu bizlere... Bugün facebook, msn ne ise o günün internet fenomeni de ICQ idi. Internet üzerinden kriterler verip karpuz seçer gibi arkadaş seçebiliyordunuz. O gün arama motoru denilince akla altavista gelirdi. Google reklamcılığı kavramı ise henüz pazarlama literatürüne kazandırılmamıştı. 



Internet sadece arkadaş bulma yöntemlerini değiştirmedi aynı zamanda iş hayatının dinamiklerini de zaman içerisinde kökünden değiştirdi. 90'lı yıllarda internet üzerinde uygulamaların geliştirileceği ve bu uygulamaların "Software as a Service" yöntemi ile müşterilere sunulacağı kimsenin aklının ucundan dahi geçmiyordu örneğin. Hiç unutmuyorum o günün IBM mainframe çözümlerinde uzman olan üst düzey bir yönetici internete o denli önem atfedilmesine anlam veremiyor konuşulanları komik bulup gülüp geçiyordu. Şimdi o günleri hatırlayınca gülüp geçmek geliyor insanın içinden...

İnternet iş yapış şekillerini öylesine derinden değiştirdi ki örneğin bilişim ile pazarlamanın sorumluluk alanları bile birbirine girdi. O gün iyi pazarlamacı olmak için price (fiyat), place(yer), promotion(tutundurma), product(ürün) kelimelerinden oluşan 4P'ye hakim olmak yeterliydi belki. Ama bugün ne yazık ki bilişime uzak iseniz bazı pazarlama argümanlarını anlamakta, analiz etmekte, yorumlamakta zorluk çekebiliyorsunuz. Geleceğe dair öngörülerde bulunan pek çok araştırma veri madenciliği, analitik CRM, iş zekası ve sosyal medya analitiği (social media analytics) kavramlarına hakim olmadan pazarlamacıyım cakası satılamayacağını söylüyor.

Web uygulamaları geliştiren ekiple pazarlama ekibinin birbiriyle çok yakın çalışıyor olması bugünün doğru pazarlama stratejilerini oluşturup uygulayabilmek için bir ön koşul adeta. Sosyal medya ve web ortamında cirit atan müşteriyi takip edip anlamak ve onu daha yakından tanımak için müşteriyi mıknatıs gibi kendine çekecek, ona kendisini ifade etme imkanı tanıyacak sosyal medya ve mobil uygulamaları geliştirmek gerekiyor. Bu gereksinimin en iyi şekilde karşılanabilmesi ise pazarlama ve bilişim ekibinin takım olabilmelerine bağlı. Peki ama nasıl, nasıl bir organizasyon yapısı ile? Bu da tartışılan diğer bir konu. "Web Ekibi Nereye Ait Olmalı" adlı makale bu konuyu masaya yatırmış.

İşin bizatihi kendisi her geçen gün daha da dijitalleşiyor ve işin sorumlularından da dijitalleşmelerini bekliyor. Dijitalleşen görev tanımları bilişimcilerin de iştahını kabartıyor. Yönetim bilişim sistemi programları bu anlamda sektördeki iş gücü ihtiyacını iyi analiz edip doğru anlayabilirlerse bugünün dijital pazarlamacılarını iş dünyasına kazandırabilirler. Görev tanımları değişirken bir taraftan unvanlar da değişiyor. İşletmeler pazarlama bölümlerindeki görev tanımı ve yetkinlik ihtiyaçlarını gözden geçirip yeni unvanlar belirleyip farklı organizasyonel yapılanmalara gidiyorlar. Mağaza, telepazarlama, katalogla satış derken internet bizi webden satış, mobil ticaret, e-mail pazarlama, sosyal medya ortamında ticaret gibi satış kanallarına yönlendirdi. Yeni satış kanallarının bilişim sistemleri üzerinden çalışıyor olması pazarlamacıları da arama motoru optimazasyonu, sosyal medya uzmanlığı gibi alanlara hakim olmaya zorluyor. 

Satış kanalları çeşitlendikçe rakiplere fark atabilmenin yolu en iyi, en ilgi çekici Iphone, Andorid uygulamalarını ve oyunlarını geliştirmekten geçecek. Mobil uygulaması en çok indirilen işletmeler fark yaratacaklar, öne geçecekler. Müşterilerde marka bilinirliği, marka sadakati, bağımlılığı yaratmak için işletmeler reklam bütçelerinde  video pazarlama (video marketing), oyun reklamcılığı (advergaming) gibi pazarlama uygulamalarına yer vermek zorunda hissedecekler kendilerini. Her geçen gün yeni kavramlar üretiliyor ve bizler yeni nesil pazarlama taktiklerini, yöntemlerini takip etmekte zorlanıyoruz. Takip edip stratejisini bu yeni trendlere göre şekillendirenler kazanacak dur bakalım bekleyelim deyip ihtiyatla yaklaşanlar yarışta geriye düşecekler.         

2 yorum:

Burak Gunbal dedi ki...

Hakan Bey,

Çok değerli makalenizi keyifle okudum, öncelikle ellerinize sağlık.

Artan rekabetin baskı yaptığı fiyatın, muadili olan ürünlerde aşağı yöne giderken maliyetlerin artıyor olmasına, yani brüt marjın düşüyor olmasına ilave olarak eskisine göre çok daha sık değişen talebin, sadakati daha düşük ancak daha bilinçli ve bilgiye kolay ulaşabilen, parası oldukça değerli, seçici, bireysel talepleri olan ve karmaşık müşteri ile ortaya çıktığı içinde bulunduğumuz döneme ben Yeni Normal ismini veriyorum. Ek olarak, internet, sosyal medya ve mobil uygulamalar ile, biz perakendecilerin önünde yeni bir ekosistem açılıyor ki, geleneksel mağazacılıktan organize perakendeye evrilen sektörün bu durumu -bana sorarsanız- 3. evresine tekabül ediyor. Bu nedenle, bu yeni paradigmaya Perakende 3.0 ismini veriyorum.

Her iki değişkeni, yani Yenir Normal ve Perakende 3.0'ı aynı fotoğraf içerisinde düşünmemiz gerekiyor. Bu fotoğrafta ise eski iş yapış biçimlerine çok fazla yer yok. Özellikle sık değişen talebe hızlı yanıt verebilme yetkinliği çok önemli ve bunu yapabilmek için verimli süreçlerin ve esnek sistemlerin yanı sıra, en önemli faktör, yetkin ve disiplinler arası bilgi ve tecrübeye sahip perakende profesyoneli ihtiyacı.

Bu paralelde, geleceğin sizin de bahsettiğibiz disiplinler arası bakış açısında saklı olduğunu düşünüyorum ki artık ne sadece pazarlama, ne de sadece IT biliyor olmak, tek başına birşey ifade ediyor.

Selamlar,

Unknown dedi ki...

Burak Bey,

Belirttiğiniz gibi perakendenin 3.0 versiyonunda rakipler ve müşteriler! karşısında 3-0'lık bir skorla yenilgiyi tatmamak için içinden geçtiğimiz dönemi çok iyi okumak gerekiyor.
Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.